Alp Arslan ve Eyyubi’nin Ruhlarında Yıkanmak

     Alp Arslan Kürtlerin nesidir, Selahattin Eyyubi’nin Türklerle alakası nedir? Bütün mesele bu sorularda düğümleniyor. Tarihimizi, var oluş bilincimizi ve kimliğimizi bu iki sembol şahsiyet üzerinden giderek özetlemek mümkün. Türkler ve Kürtleri beraber yapan tarih, bilinç, kültür ve inanç bu iki sembol şahsiyette gizli. Millet olmamızın kodlarıdır bunlar. Alp Arslan, Anadolu’nun kapılarını İslam’a açan bir Türk. Kelimetullahı Anadolu topraklarında dalgalandıran gazi. Anadolu’nun İslamlaşmasının öncü askeri. Kapı, eşiktir; bir dünyaya bizi buyur edendir. Alp Arslan da Anadolu’nun kapılarını açarak bizi yeni bir coğrafyaya buyur etti. Kapı açandır, gösterendir ve başka dünyalara seyahate davet edendir. Alp Arslan bunu yapan bir arketip. Müslümanlar onun önderliğinde Anadolu üzerinden batıya, başka dünyalara kanatlandılar. İslam topraklarına yenileri eklendi. Müslümanların Anadolu’daki hayatlarına güven geldi.

    Selahattin Eyyubi, Kudüs fatihidir. Haçlılara karşı savaşan yiğit  bir komutan. İslam’ın en kutsal beldelerinden birisini işgalden kurtarandır. Müslümanların ilk kıble şehri Kudüs’e İslam bayrağını diken bir Kürt’tür. İslam toplumlarına saldıran askerlere karşı en büyük mücadeleyi verenlerin başında gelir. Haçlılara karşı savaşan, onları yenen ve kutsal kent Kudüs’ü yeniden fetheden bir asker. Müslümanların saygısına mazhar olan bir komutan. Onların muhayyilesinde yer edinen ender şahsiyet.

     Alparslan ve Eyyubi, hem Kürtlerin hem de Türklerin ortak tarih bilincidir. Onları millet yapan ortak ruhtur. Bütün Müslümanlar Alparslan ve Eyyubi’ye aynı saygıyı duyar. Onları ayırmaz birbirinden. Onlarla ortak bir muhayyile içine yerleşir. Bu muhayyile aynı millet olma ruhudur. Tarihin akışında Müslümanlığın direnişi ve açılımıdır. Eyyubi direnişin, Alp Arslan açılımın önderleridir. Onlar bir asker ve komutan olmanın ötesinde ortak millet ruhunu tarih içinde elleriyle taşıyan ve koruyan üstün şahsiyetlerdir. Hakikatin sembolleridir.

    Alp Arslan ve Eyyubi bugüne konuşmalıdır. Onları bugün ayrıştırmak isteyenler var. Milliyetçilikler, tarihi bir kavme/ulusa indirgiyor. Milletin tarihini Kürt tarihi ve Türk tarihine hapsediyorlar. Millet bilincini parçalıyorlar. Milliyetçilikler bu parçalamayı Alp Arslan ve Eyyubi üzerinde de deniyorlar. Alp Arslan tamamıyla Türk’e indirgenerek diğer Müslüman unsurları dışarıda bırakıyor. Alp Arslan çıplak bir Türk’e dönüşüyor. Adeta Türkçülük ideolojisinin önderi haline geliyor. Aynı şey geç milliyetçilik Kürtçülük tarafından bu kez Eyyubi’ye yapılıyor. Eyyubi bu milliyetçilik konseptinde çıplak bir Kürde dönüşüyor. İslam unsurlarıyla aralarında mesafeler açılmaya başlıyor.

    Eyyubi ve Alp Arslan milliyetçilik kalıplarına yerleşince İslam davası yerine kavmiyetçilik davaları yükseliyor. Kelimetullah yerine ulus çıkarları devreye giriyor. Türkçülük ve Kürtçülük davalarının birer figürüne dönüşüyorlar. Bu davaların tarihteki öncüleri olarak yeniden icat ediliyorlar. Eyyubi Eyyubilikten, Alp Arslan Alp Arslanlıktan çıkıyor. Çarpıtılmış kişilikler ve çarpıtılmış davalar….Millet bilincinin çalınan sembolleri…Tüm milliyetçilikler hırsızdır. Çünkü hep başka varlığın değerlerini çalarak kendilerini inşa ederler.

     Alp Arslan ve Selahattin Eyyubi, yeniden millet bilincimizle buluşmamız için iki önemli sembol. Türklerin ve Kürtlerin kardeşliğinin bin yılları aşan dünyasında yeniden büyük bir millet olmanın kaynakları. Bizler Alp Arslan’ın ve Eyyubinin çocuklarıyız, torunlarıyız. Kendimizi onların davasında yeniden keşfetmeliyiz. Kurtuluşumuz ve yolumuz buradan geçiyor. Her Türk Alp Arslanlaşarak ve her Kürt Selahattin Eyyubileşerek kardeşleşmelidir yeniden. Acılarımızdan kurtulmanın, aramıza ektikleri nifak tohumlarını kurutmanın yolu budur. Yolumuzu, yolumuzda bulabiliriz. Milletin yolu, milletin yolundan geçer. Bir kalmak, var kalmaktır; millet kalmak, millet olmaktır.